Bu öğreti, yani Tantra M.Ö 3000’lere uzanmakta, dolayısıyla bugünkü insanımızın algılaması için pek de kolay bir öğreti değildir. Bizim toplumuzda hem batı toplumlarının etkisinde hem de doğu toplumlarının etkisinde olan insanlar değişik katmanlar halinde bir arada yaşarlar. Bu çağdaş ve geleneksel diyebileceğimiz değer yargıları içindeki insanların bu kadar değişik bir öğretiyi hele de cinsellikle ilgili bir öğretiyi kolayca özümsemesi pek beklenemez. Bunun için Tantra’nın ayinlerini, felsefesini ve cinsel eylemdeki derinliklerini anlamak ancak büyük çaba ve gayretlerle olacaktır.
Tantra’yı anlayabilmek için bu yukarıdaki nedenlerle bu düşünce sistemi ve felsefenin temellerini iyi anlamak gerekir. Bu öğretide ikilikten yani kadın erkek arasındaki tüm ideal birlikteliğe ulaşmak için bir tür transsendental algılama konumunda olmak gerekir diye düşünebiliriz. Bu birliktelikte dişi ve erkek cinsel enerjisi zorlanmadan uyum içinde gelişecektir. Bu birliktelik kainatın bütünlüğünün uyumu gibi kadın ve erkeğin arasındaki ruhsal ve cinsel uyumu sağlayacaktır. Diğer bir değişle kadın ve erkeğin uyumlu ve doyumlu birlikteliği kainat içinde yani makrokosmos içinde bir mikrokosmos oluşturacaktır.
Bu konu ile ilgilenen bazı çevrelerde kırmızı Tantra ve beyaz Tantra’dan söz edilir. Beyaz Tantra’da bu öğretinin sadece felsefi yönü herhangi bir eğleme girişilmeksizin irdelenir. Yaygın olan ve esas olan kırmızı Tantra’da ise tabu olmaksızın cinsellik kadın ve erkeğin istediği her şekilde Kamasutra örneklerinde olduğu gibi yaşanır. Bazı Tantra okullarında bedensel elastikiyeti sağlamak ve tinsel ortama geçişi kolaylaştırmak için Yoga yöntemlerinden faydalanılır. Bu nedenle bazı kitaplarda ve bilgi kaynaklarında Tantra’ya seks yogası denir. Ancak bu doğru bir tanımlama değildir. Sonuçta Tantra’da artı eksi gibi yani karşıt kutupların yani kadın ve erkeğin uyum ve doyum içinde bir araya gelerek birleşmesi “bir” olmalarını sağlar.
Tantra kadının cinsel enerjisini kutsal ve tapılacak bir olgu olarak görür. Bu öğretiye göre kadının aktif cinsel enerjisi kosmik enerjiyi yönlendiren veya harekete geçiren olgudur. Erkeğin cinsel enerjisi ancak kadının yani Tanrıça Şakti’nin cinselliği ve cinsel enerjisi ile harekete geçer. Bu satırlar birçok okuyucu için sanki ilk defa duyduğu gerçekler gibi gelebilir. Ancak şöyle bir etrafınıza baktığınızda günümüzde kadın modası ve kadınların güzelleşmek için kozmetik sanayine yatırdıkları paranın büyüklüğü yukarıda değindiğimiz gerçeği doğrulayacaktır.
Görüldüğü gibi bu öğretide kadın yüceltilmektedir. Bizim toplumda ise kadın herkes tarafından bilinen bir bakire veya herkesin saygı duyduğu bir anne veya özgür görünüyor ise birçok çevrenin gözünde baştan çıkarıcı bir fahişe gibi görülebilir. Yani kadının toplumdaki yerinde iyi ve kötü gibi bir ikilem içinde özel bir değerlendirmede olduğunu görürüz. Yani iyi kadın veya kötü kadın. Erkek ise toplumuzda cinsel davranışlarına ve yaşamına göre hiçbir zaman bu ikilem içinde değildir. Halbuki Tantra öğretisinde kadın iyi veya kötü şeklinde iki ayrı yüzü olarak görülüp değerlendirilmez. Kadın tüm dişiliği ile saygınlık kazanır ve yüceltilir. Tantra’daki bu farkı anlayabilmek için mutlaka onu yaşamak gerekir. Kadının bu yüce konumu dolayısıyla Tantra ayinlerini yönetenlerin çoğu kadındır.