Tantranın geçmişi ile ilgili kesin tarih belirtileri pek yoktur. Hindistan kaynaklı olan bu öğreti Hintli ve bazı batılı araştırmacılara göre toplumun çok erken devirleri yani bu günden on bin yıl geriye yazılı tarihin olmadığı çok eski çağlara kadar gittiği iddiasında bulunmaktadırlar. Yapılan arkeolojik çalışmalar da bulunan Tantrik figürler ve doğurganlık kültlerine bakılırsa bu öğretinin en azından 4, 5 bin yıl geriye gittiğini söyleyebiliyoruz. Brahmanizm’in 2500 yıl geriye giden upanisade denen kutsal yazılarında Tantra’nın önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Burada büyük tanrıça yaratıcı olarak çok önemli bir rol oynar. Çoğumuzun bildiği yin yang kavramı gibi burada da kadın ve erkeğin iki ayrı kutbu ve birbirini çeken iki olguyu simgelediğini görürüz.
Bu felsefenin yazılı mirası yanında en önemli kanıtı bugün hala Hindistan da ayakta duran Tantra mağbetleridir. Bütün bu mağbetlerdeki freskler, röliyefler ve heykellerde tabu olmaksızın cinselliğin kadın erkek arasındaki ve hatta kadınlar arasındaki birleşme şekilleri Tanrısal bir yücelti içinde dişi ve erkek tanrı ve tanrıçanın birleşmesiyle birliğe yani yin,yan kın birleşmesini sembolize eder. Bun mağbetlerin en önemlileri cinsel birleşme pozisyonları içeren insan boyundaki heykellerle bezenmiş Khajuraho ve Mattamayuras mabetleridir. Orta Hindistan’da bulunan bu mabetlerden başka Rajastan,Assam, Bengal, Mahaşa ve güney Hindistan’da bazı bölgelerde beş bin yıldır bu öğretinin merkezi mabetler vardır.
M.S 5. Yüzyıldan itibaren Hinduizm ve Budizm üzerinde de Tantra öğretisinin etkileri olduğu şüphesizdir. Bazı araştırmacılara göre Ananga-Ranga, Kularnava ve Kamasutra Tantra ile ve onun içinde gelişmiş yöntem ve tekniklerdir. Kamasutra kayıtlara göre M.S 4. Yüzyılda değişik gruların ve yazarların cinsellikle ilgili 12 bölümü bir araya getirmesiyle oluşmuştur. Kamasutra’da oldukça bedensel beceri isteyen cinsel birleşme teknikleri vardır. Bunlardan zevk alabilmek ve başarılı olabilmek için Tantra’nın diğer ritüellerinde önerildiği gibi kişilerin bir sabah seansı ile günün ilk boşalımı veya orgazmına ulaştıktan sonra öğleden sonra yapılacak yani eşlerin doyumlu oldukları zaman yapacakları bir tekniktir. Bunu deneyenler doyumlu oldukları zaman bu tekniklerden daha fazla zevk alacaklarını göreceklerdir.
Hem kamasutrada olsun hem de Tantra’nın diğer ritüellerinde geleneksel otoriteye karşı cinsel tabuların olmadığı bir ortam vardır. Burada Hindistan’daki toplumu değişik katmanlara bölen kast sistemine karşı bir direnişin olduğu da şüphesizdir. Böyle bir oturuma katılan kişi hangi kasttan olursa olsun yani kendi içinde sınıflanan hangi toplumsal katmandan olursa olsun mabet içinde herkes eşit idi ve mabet içinde tabuların olmadığı sevgi ve cinselliğin enerjisinin yükseldiği ortamda yapılan her şey her dokunuş mabetin içinde kalıyor ve hiçbir şekilde mabedin dışına günlük yaşama taşınmıyordu.
Zaman içinde diğer inanç sistemlerinin Hindistan’da yayılması sonucu Tantra diğer felsefi ve inanç sistemleri ile uyuşmadığı için gizli yapılır bir öğreti haline dönüşüyordu. Batıda 19. Yüzyıldan sonra yayılmaya başlayan Tantra özellikle Fransız ihtilalinden sonra kilise ve devletin birbirinden kesin olarak ayrılması sonrası daha kolay gelişeceği bir ortam buluyordu. Türkiye gibi doğu ve batı kültürleri arasında olan ülkelerde ise insanlar hem kendi gelenekleri hem batıdan gelen davranış şekilleri içinde günlük gazetelere ve haftalık dergilere yansıdığı gibi grup seksi dahil pek çok şey yaptığı halde ve internette ülkemiz için eş değiştirme ve grup seks siteleri olduğu halde bu tür felsefi temeli olan Tantra gibi öğretiler bizim toplumumuzda duyduğumuz kadarı ile şimdiye kadar yer bulmamıştır.
Tantra 6. Ve 17. Yüzyıllar arasında Hindistan’ın asam ve Bengal bölgelerinde en yaygın ve etkin hale gelmiştir. Bu zamanlarda bazı Brahman toplulukları Budist Vajrayana kültü ve Mahayana budizmi tantrik pratiklerin etkisinde kalmıştır. Tantrik Budizm veya Budist Tantrizm diyebileceğimiz olgu Tibet’te gelişmiş ve Hindistan’daki Tantrayı da etkilemiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder